14 Aralık 2012 Cuma

Ezgilerin Cinselliği


                                                                
    İnsan gelir insan gider bu toprak ana üzerinden. Bazen mükemmeliyetini kazanır gider bazense bir sigara gibi yanar yanar kül olur biter,bıraktığı tek şey ise bir kaç kül parçası ve biraz da duman..ama yine de gider.
    
 Teorilerin tarihi 50 000 sene ӧncesine benim teorim ise varoluştan bugüne..O günden bugüne insan bir şey keşfetmişir ve bunun adına da müzik demiştir. Bu kelimeyi bulmak çok zor olmamıştır onlar için.Bilinen tarihte bir çok kelime de olduğu gibi ''müzik'' içinde Antik Yunan bir kelime düşünmüş ve uygulamıştı.Tanrıları Zeustan yola çıkmışlar sonra kızlarını hatırlamışlar. 
   
   O kızlar ki bilinen dünya coğrafyasının güzelliklerini ve ahenklerini kendilerine gӧrev edinmiş Mousa-Muselerdir. Bugün bize kalan isim ise bu peri kızlarından(!) müziktir.
  
    O müzik zaman olur insanı dile getirir zaman olur hayvanı konuşturur ve zaman olur cinselliğin en saf en temiz noktasını anlatır. Zaman geçer coğrafyalar keşfedilir,insanlar birbirlerini tanırlar, birbirleriyle evlenir birbirleriyle çoğalırlar.

    Bir gün gelir ve o gün bu yazının başlığı doğar. Bir müzik dervişi bir üstün insan kendisini yaşadığı Alplerden bırakır aşağı taraflara, dura dura dinlene dinlene coğrafyaların anası Anadoluyu bulana kadar ilerler. Artık tarih mükemmel insanını gӧrevlendirmiştir. Zeusun kızlarının yarı bıraktığı işi bu üstün insan tamamlayacaktır.
   
    O an yaklaşmıştır artık. Üstün insan soğuk acımasız Rusya Tundralarını geçmiş ardından Anadoluya tam da Promethusun o derin o güçlü o sisteme karşı koymasına sebebiyet veren organının bir kartal tarafından yendiği coğrafyaya, Kafkaslara varmıştır. Bir soluk da Kafkaslarda almış ancak artık dayanacak ne sabrı ne de takati kalmıştır. Tek isteği coğrafyaların Anası Anadoluya varmaktır. Elinden bir an olsun bırakmadığı meşeden yapılmış cinsel organı dudağında ise aşkı.

     Güneş doğmuştu artık bu aşıklar için. Dün uzak olan bugün yakın olmuş tam karşısında sarp yamaçların üzerinde Doğu Batıya aşkını çığırıyordu. Üstün insan artık tutamıyordu o kristalden yapılmış  gӧz yaşlarını,bir yandan meşe ağaçlı cinsel organını son kez akort ediyor onu bu gerdeğe hazırlıyor bir yandan da gӧz yaşlarını siliyordu.

    Sarp kayalıkların üzerinden bir ses yankılanmaya başlamış ve şӧyle bir ezgi çığırıyordu;

Doğdun uzaklarda bilmeden
Bazen Yaşattın Bazense Yok ettin
Bugün karşımdasın ve çıplaksın
Gel hadi otur varoluşumun üzerine...

    Üstün insanın kristal gӧz yaşları bir nehre dӧnüşmüş Sarp kayalıkların kurumuş toprağını ıslatıyor onlara can veriyor, tutulmuş dili ise artık aşkını haykırıyordu.Ve şӧyle ifade ediyordu;


Doğduğum günden beri bilirdim
Bilirken her nefesimde düşünürdüm
Bugün şu an düşünmemle buradayım
Haydi çığır tam da üzerindeyim tam da Varoluşumuzun.....

Okan Birinci


Tüm güzel düşünenlere Selam Olsun.!

































Photographed by Professor Nicholas Conard









   

13 Aralık 2012 Perşembe

İtalyanca-Türkçe Topoğrafi Kelimeleri ﬞ Italiano-Turco Vocabolario La Topografia

Photographed by Okan Birinci


Una fattoria Romano : Romalı bir çiftlik.

fondiaria : çiftlik.

individuale : bireysel.

Roveroto (Bosco di quercie ) : Meşe Ormanı.

Pantano : Bataklık.

Alture : Yüksek Yerler.

Corsi d'acqua : Su Yolları.

Deviazione : Sapma.

Foce del Fiume : Nehir ağzı.

Palude : Bataklık.

Prato del lago : Gӧl Çimeni.

Valle : vadi.

Collinetta : tümsek.

Rialzo: Yükselmek.

a forma ovale : Oval şekilli.

Dosso : Sırt, Yükseklik.

a forma di striscia : şerit şekilli.

Gomito : Dirsek.

Coltivazione : Akışlar.

Libbia(Frane): Heyelan.

Pianura : Düzlük.

Tavoliere : Plato.

Descrivo : Tanımlama.

ristretto : Kısıtlı.

Sostantivo : Isim.

Regioni Terrestri : Karasal Bӧlgeler.

Regioni Celesti : Gӧksel Bӧlgeler.

Descrizione di tutto il mondo conosciuto : Bilinen Dünyanın Açıklaması.

Indicare : belirtmek.

Luoghi Reali : Gerçek Alanlar.

Luoghi fittizi inventati : Hayali Yerler.

Rinascimento : Rӧnesans.

Spazi ampi: Açık Alanlar.

ristrette territorio : Kısıtlı Bӧlge.

Gerarchia : Hiyerarşi.

Fonti : Kaynaklar.

Eccezione :istisna.

Sottintende : ima.

Distinzione: Ayrım.

Ricostruire: Yeniden Kurmak.

Assetto : Tertibat.

Ambiente: Çevre.

Paesaggio : peyzaj.

Denominatore: Payda.

Utilizza: Kullanılır.

Esaustive: Ayrıntı.

Assetto : tutum.

Tentativo : Girişm.

Obiettivo: Hedef.

Pietra Miliare : Dӧnüm Noktası.

Corpora: Korpus.

Monete : Sikke.

Papiri : Papirüs.

Cronache: Seyyahlarıin Günlükleri.

Toponomastiche: Yer isimleri.

Strumenti: Araçlar.

Pedologia: Toprak Bilimi.

Catastali: Kadastro.

Suddivisioni: Alt Bӧlümler.

Manoscritti : El yazmaları.

Circumnavigazione: Etrafını Dolaşma.

Esplorazione: Keşif.

Dispersa: Dağınık.

Redigere: Düzenlemek.

Espitolare: Mektuplaşmak.

Cronache Locali: Yerel Haberler.

Legislativo: Yasama.

Rendiconti fiscali: Beyannameler.

Appartiene: Ait.

Scivolasa: Kaygan( Zor olmayan bir konu içinde kullanılır).

Consultazione: Danışma.

Vicende: Olaylar.

Dominazioni: Hakimiyetler.

Occupazioni: İşgaller.

cippi di confine: Sınır Taşları.

Lapidi Funerarie: Mezar Taşları.

Iscrizoni Fondiarie: Tapu.

Lastre di bronzo: Bronz Levhalar.

iscrizioni su monumenti: Anıtların üzerindeki yazıtlar.

Edifici: Mabetler.

Coppi : fayanslar.

Urbs: Roma şehri.

Civitas: Roma Halkının Durumu.

Proprieta' : ӧzellik.

Celtiche: Irlandalıların Ataları.

Suffissi: Son ekler.

Gentilizio: Asil.

Latinarum: Latince.

Inscriptiorum: Yazıt.

Boschi: Ormanlar.

Bosco di Quercie(Rovereto) : Meşe Ormanı.

Paludi: Bataklıklar.

Rompere: Kırmak.

Pantano: Batak.



Secondo parte-ikinci bӧlüm


Deviazione : Sapma.
Dosso: Sırt.
Gomito : Dirsek.
foce del fiume : Nehir Ağzı.
Coltivazione: Akışlar.
Frane : Heyelan.      
Pianura: Düzlük.
infrastrutture : Alt Yapi.
Morfologia della strada : Yolun Morfolojisi.
Lastricata: Asfalt.
Costruita su un terrapieno : Bir set üzerinde inşa edilen bent.
incroci: Kavşaklar.
trivio: üç yol ağzı
Distanze: Mesafe,aralık.
passi: adımlar.
ottava: oktav.
pietra: taş.
miliare:işaret.
luogo di ricovero medievale: Ortaçağ barınma yeri.
riferimento: referans.
faenza: fayans.
pellegrini : Hacılar,seyyahlar.
traghettatore: Feribot sürücüsü.
protettore: Koruyucu.
viandanti: Yaya yolcuları.
attraversare: arasindan gecmek.
viabilita: Yol sistemi.
vicenda: Olay.
Ponte del diavolo: şeytan kӧprüsü.
leggenda comune: yaygın bir efsaneye gӧre.
colui: o adam.
infrange: ihlal etmek.
un taboo: bir yasak,tabu.
lazzareto : Karantina yeri.
peste: veba
sepolta: gӧmülü.
soleggiato : güneşli.
arature: çiftçilik.
confine: sınır.
stradelle: şeritler.
rigor: titizlik.
distrib: satıcı.
distributivi: dağıtımlar.
superficie reperti: yüzey buluntuları.
resti umani: insan kalıntıları.

12 Aralık 2012 Çarşamba

GÖKTAŞI-Shooting Star



  Güneş çevresinde değişik yörüngelerde dolanan irili ufaklı her türlü kaya parçasına göktaşı denir. Bununla beraber  Apollo türü parçalanmış küçük gezegen artıklarına da göktaşı denir.

 Göktaşının parlaklığının birden arttığı yanma işlemi bize çok yakın bir konumda, Dünya atmosferinde meydana gelir.Yeryüzün'den yaklaşık 120 km yukarıda yanarak ışık saçmaya başlayan göktaşlarının çoğu 60 km üstümüzde yanıp yok olur. Bunlar boyutları çok küçük olanlardır.

   Eğer göktaşı yeterince büyükse yanan kısmından artan parçalar yeryüzüne kadar ulaşabilir. Böyle büyük olanlar gökyüzünde çok daha fazla ışık saçtığı için bunlara ateş topu denir.

   Yeryüzüne ulaşan göktaşlarının sayısı çok azdır. Bu yağmurlardan sonra zaman zaman 2-3 tane tuğla büyüklüğünde göktaşı bulunmaktadır. Dünya'ya ulaşabilen göktaşları yandığından rengi siyahtır. Atmosferde gazla sürtünmesinden dolayı da yüzeyi cilalanmış gibi düzdür.
Shooting Star
    A shooting stars another name for a meteoroid that burns up as it passes through the Earth’s atmosphere. So, a shooting star isn’t a star at all.
    Most of the shooting stars that we can see are known as meteoroids. These are objects as small as a piece of sand, and as large as a boulder. Smaller than a piece of sand, and astronomers call them interplanetary dust. If they’re larger than a boulder, astronomers call them asteroids.another name for a meteoroid that burns up as it passes through the Earth’s atmosphere. So, a shooting star isn’t a star at all.
   Most of the shooting stars that we can see are known as meteoroids. These are objects as small as a piece of sand, and as large as a boulder. Smaller than a piece of sand, and astronomers call them interplanetary dust. If they’re larger than a boulder, astronomers call them asteroids.



                                                       Photoraphy NASA/Ron Garan (@Astro_Ron)

Rakamlar


     Tarihçiler basit cisimlerin veya cisim gruplarının miktarlarını belirtmek, eklemek, çıkarmak için kullanılan ilk sembollerin parmak, çubuk, çakıl gibi şeyler olduğunu belirtirler.

      Beş bin seneden fazla bir süre önce Sümerliler ve Kaldeliler(Babil Devleti) 60 tabanına göre kullanılan sayılarını ifade etmek için “çivi şekilli” rakamlar geliştirdiler.

    Bunlar aynı zamanda rakamları taş tablet ve levhalara yazarak rakamları geniş ölçüde kullanan ilk toplum oldular. Bin yıl kadar sonra Mısırlılar hiyeroglif, yani şekiller halinde olan rakamlar kullandılar.

   Bir zincir 100, bir çiçek demeti 1000 ve bir parmak 10.000 sayılarını gösteriyordu. Mısır medeniyetinin ilerlemesiyle bunlar, yazılması daha kolay, kıymet olarak daha küçük olan, toplama, çıkarma ve belirli bölme işlemleri için daha münasip hale geldi.

 

Mısır Hiyeroglif Alfabesi


11 Aralık 2012 Salı

Gogol-Bir Delinin Hatira defteri..!ozet

Artık dayanacak halim kalmadı.Tanrım!Neler yapıyorlar bu adamlar bana!..

   Duymuyor,görmüyor,dinlemek istemiyorlar beni.Ne yaptım onlara?..Neden eziyet ediyor,benim gibi zavllıdan ne istiyorlar,ne verebilirim onlara?Hiç bir şeyim yok…

   Bittim artık,dayanamayacağım…İşkencelerinden başım ateşler içinde yanıyor,her şey dönüyor gözlerimin önünde…Yok mu beni buradan kurtaracak bir?..Bir troika;yıldırım gibi atlar koşulu troika gelsin!..

    Babayiğit
 bir arabacı sürsün aslanlarını,şıngır şıngır ötsün çıngıraklar…Uçursunlar beni bu cehnennem dünyasından…Uzağa,çok uzağa…Hiçbir şey göremeyeceğim,duyamayacağım bir yere…İşte gökteki bulutlar kabarıp dönmeğe başladı önümde,uzaktan bir yıldız parladı.Ormanların loşluğu,ayın donuk ışığı gözümün önünde kaydıkça kayıyor…
   
   Ayaklarımın altında mavi bir sis şeridi yayıldı…Havada gerilen bir telin vınlamasını duyuyorum.Bir yanımda deniz,öbür yanımda İtalya.İşte Rus köylerinin karanlık evleri belirdi.oracıkta bir karaltı halinde gördüğüm küçük ev benim evim mi yoksa?..
    Pencerenin önünde oturan kadin anam olmasın?..Anacığım,kurtar zavallı oğlunu!Ağrıyan başına bir damla gözyaşı akıt,ne olur!Gör ,nasıl hırpalıyorlar evladını,bağrına bas bedbaht öksüzünü.Yok onun yeri bu dunyada artık,insanlar aleminden attılar onu…Bari sen acı hasta oğluna anacığım!

Şey …Haberiniz var mı?..Cezayir Beyinin burnunun altında kocaman bir ben varmış!..

7 Aralık 2012 Cuma

Gensel Sürü

Bugünlerde de havalar iyice soğudu.İnsanlar iyice birbirlerine benzemeye başladı ne kadar da sıkıcı...
Sıcak donemlerde hiç değilse başka renkler giyerlerdi.Şimdi kış geldi hepsi rengini karanlıktan alan koyu renk şeyler giyip önümden geçiveriyorlar adeta düşünmemin maddesini vermemek istercesine çabuk çabuk...
*bozuk para sesi
Bu da sanat sanat diyor sokağın ortasında almış eline gitarı tam da kıçımın dibinde konuşturmaya çalışıyor o eski model aleti ..be salak bu soğukta sen konuşamazsın onu nasıl konuşturacaksın..İnsanlar bir garip olmuş gerçekten...
* İnsanlar geçer bozuk para sesi çıkartmadan.
Bak bak of kadın dediğin böyle olur.Gitartırtırıccı bak görüyor musun? Sen de uğraş dur millete sanatımı nasıl göstersem diye donmuş beyninle, bak kadına, caddedeki herkesi bir anda azgın ördek yaptı...bak bak herkes nasıl bakıyor...bakmayan var mı desen, bir şu milletin yalnızlık oyuncağı köpekler bir de güzellik ortalaması içindeki kadınlar bakmıyor ...
* bozuk para sesi
Şu kuşları da hiç anlamıyorum. Bir bakıyorum bir tanesi asalak olmuş caddede gıcık gıcık milletin ayağına dolanmış; sanarsın koca caddede bir tek bu uyuşuk kuş var fakat aradan
bir paylaşımcı herif çıkar bir simit atar bu sefer bir bakarsın sanki bu koca cadde kuşlar için yapılmış, yüzlercesi bir anda görünür...
* Bozuk para sesi
Akşam altı gelsede tren istasyonuna yemeğimiz gelse ;şehrin bütün kimsesizleri, madde bağımlıları, evden kaçıp sokakta yaşamayı seçen hippileri hep orada; bir parası olan aileler ve bir de öğrenci tayfası yok orada..
* Bozuk para sesi
Dün gece arka sokaktaki barda televizyona bakıyordum da barcı adam açmış bir belgesel programı Afrika taraflarının vahşi yaşamını gösteren..Yaşlı barmen almış birasını cipsini,barın içinde hiç insan yok, bakınıyor belgesele, sesiz ve pürdikkat.Aman Allahım neydi o antilop sürüsü, yüzlercesi aynı yolda aynı ihtiyacı amaç edinmiş aynı son için yol almaktaydılar anne,baba ve çocuk antiloplar..
* bozuk para sesi
Koşun geliyorlar diye içimden haykırıyorum ama antilop kavmi yollarına aynı dinginlikle devam ediyordu. Derken ormanın kralı ve 10-15 kişilik sürüsü antilop topluluğuna saldırdı derken çakallar acımasızca güçsüz yavruları parçalıyorlardı..Derken timsahlar...
*Sokaktan seyyar satıcılarının kaçın sesleri gelir..
Gel buraya pis dilenci merkeze gidiyoruz. Bıktık sen ve senin gibi dilenen tembel insan sürüsünden..Çalışın, iş arayın..Bakın milyonlarca insan çalışıyor...Al sana,al,al..
Vurmayınız lütfen,ahhhh, lütfen vurmayınız..Beynimdeki düşünen hücreler sürüsü ölüyor..Ahhh
Okan Birinci


5 Aralık 2012 Çarşamba

Makinalaşma

Günlerden salıydı sanırım, Yakın Doğu coğrafyasının en kızgın güneşi tam da tepe noktasına gelmiş bizlerin o narin o kuzeyli soguk kafalarını acımasızca kavuruyor ve adeta kendi enerjisinin esiri yapıyordu.
Fakat tarihte her zaman olduğu gibi o sıcaklığın esiri olmanın da bir amacı vardı. Bizler Geç Hititin en kıymetli şehirlerinden birini gün yüzüne çıkarmayı hatta devamında ise tarihin daha geçmişine inerek bilimi şaşırtmanın bakın burada tarih şu eskilikteyken de yerleşim vardı demenin heyecanında idik...
Bunu yaparken de yıllarını toprağa ya da inşaatlara emek vererek geçiren işçi kardeşlerimize biraz daha, yallaah veya orada kerpiç var ben devam ediyorum buraya, sen şurayı 5cm. derinliginde kaz komutlarıyla organize ediyorduk kalabalık işçi kardeşlerimizi...
Güneş tepe noktasından biraz daha uzaklaşmış zaman günün fiziksel çalısmasını bitirecek olan sesin saatine bakmasını bekliyordu.
İşçi kardeşler sigara üstüne sigara yakıyor her yeni sigaralarından ya da sarma tütünlerinden bize de ikram ediyorlardı(onlara beyler devam kelimesini sarf etmeyelim diye).
Artık günün bitiş sesi, uzun tonlamalı, Güney Doğu aksanıyla amcamızın dudakları arasından çıkıyordu..PAYDOOOOOSS!
Bütün işçi dostlar ellerinde bulunan bir takım kazı aletlerini bırakırken, evlerine gidecek olmalarının yorgun yüzlerinde bıraktığı mutluluksa beni mutlu ederken
Bir nokta kardeş elindeki küçük çapayı bırakmıyor ve kendisine daha önceden söylenen alanı eşelemeye devam ediyordu tam onu fark ettiğim sırada casio marka Suriye ürünü saatinden şu dijital ses geliyordu didididit didididit didididit..ve Nokta kardeş de herkesin 5 dakika önce elinden bıraktığı çapasını bırakıyordu..
Okan Birinci



3 Aralık 2012 Pazartesi

Nokta

Tarih rakamlarını hesaplamakta zorlanıyordu ...
Boşluğun içinde gücünü ateşten alan bir nokta...
Bazen enerjinin dışa vurumuyla noktalar saçıyor, bazense inadına bir bütün oluyordu...
Artık karar verilmiş , güç dışa vurulmak istenmişti...
Boşluğun ateşi bir kez daha dışa vurdu kendini ve alınan karar için zaman başladı...
Sabır bu kopuşun ilkesi, mimarisi ise mükemmellikti..
Derken
Sayıların bile yorgun düştüğü dönüş başlamıştı, son ateşten ayrılan noktada..
Dönmeyi ilke edinen bu nokta korlaşmaktan yorgun düşmüş, kendini hareketin enerjisine,rüzgara bırakmıştı ..
Zaman bereketi çağırıyordu noktası için, tam da ihtiyacı olan soğukluğu kazandığında ...
Boşluklar göklere dönüşüyor , gökler noktanın son enerjilerini topluyor ve boşalıyordu noktanın üstüne durmaksızın...
Artık karar verilmişti , gücü düşünene göstermeye...
Rakamlar artık milyonları değil yüzbinleri saymaya başlamıştı...
Çılgın gök noktanın boşluklarını bir dahaki sefer için doldururken, soğuk düzlükleri ise gebe bırakıyordu...
Nokta artık babasına, gücünü ateş enerjisinden alan baba noktasına benzemiyordu...
Renkleri farklılaşmış, yüzeyi çarpıklaşmış, kızgın sarısını kahveye çalmış , bir garip haller almaya başlamıştı..
Bekle Enerji!!!Sıra bende...Ben beni bilirim..
Oğul Nokta : Bana beni hatırlattın, unutulmuş ya da hiç anlaşılamamış beni..Bırak ben devam edeyim artık...
Annem ateş noktadan kopan toprak
Babam boşluk noktanın dili gök
Onları ben burada yok iken
Hatta hiçbir enerjide bile yok iken
"Nokta gerçek" evlendirmiş oğul nokta için
Annem ve babam sevişmişler sevişmişler
Yüzmilyonlar denilen zamanlar boşalmışlar
Derken "Nokta Gerçek" ol demiş ben de oluvermişim.

Okan Birinci








Antik Dönem Tiyatrolar ve Bugünkü Sinemalar

Tarih Milattan önce 480lere yaklaştığında Antik Dönem Yunanistan'ında bir akım doğuyordu. Perslilerle olan büyük ve yıkıcı savaş sonra ermiş arkasına Atina şehir devletleri Demokrasiye geçmenin heyecanı içindeydiler.
İnsanlar tanrıları Dionysos onuruna törenler düzenlemekteydiler yıllar boyunca.
Tam da bu sırada bir akım doğuyordu ve insanlar bunu Tragedia diye isimlendiriyordu.Neydi bu demokrasi arkasına gelen ,sosyal bir olgu muydu?
Tarih boyunca her zaman olduğu gibi bu yeni oluşum da din ekseni etrafında beliriyor insanlara Antik dönem Tiyatrolarını veriyor bunu verirken de din, politika ve tarihten de öğretiler sunmayı ilke ediniyordu.
Antik Yunan dünyasının 3 büyük trajedi yazarları sahnelere oyunlar yazmaya başlamışlardı bile.Bu isimler Eschilo, Sofocle ve Europide idi.
İnsanlara mitleri anlatıyorlar politikaya değiniyorlar ve tarihsel konulara ışık tutuyorlardı(kendi çıkarları çerçevesinde ).
Ve derken savaşlar oluyor, devletler yıkılıp yeni devletler kuruluyor, sistemler birbirini yetersiz bularak yeni sistemlerle tarih Milattan sonra 20.yuzyıla Demir atıyordu ve dünyanın büyük gücü(!) Amerika'da film sektörü almış başını gidiyorken bizler eğitilmeye başlamıştık bile.
Zaman akıyordu görsel sanatlar için dünkü tiyatrolar Tragedia oyunları bugünkü sinemaların temeli gibiydi.Tek fark bugün din etkisini görsel sanatlarda Antik döneme zanaran azaltmış ama politika ve tarihsel çizgiler geçerliliğini koruyordu.Dün tiyatroda mitlerin gücü var iken bugün sinemalarda sistemlerin gücünü görmek vazgeçilmezdi. Geri kalmış devletler görsel sanatları kısıtlarlarken gelişmiş ülkeler kendi sistemlerine çalışan sinema fabrikaları kuruyordu ve efsane tanıtımlarla , popülaritesi yüksek oyuncularla yaptıkları yatırımı destekliyorlardı.
Nokta : Geçmişten bugüne değişen insan mıydi yoksa geçmişten bugüne değiştirilen insanlar mıydi?

2 Aralık 2012 Pazar

Sonsuzluk Karanlik


Nokta : Bazen kapatir gozlerimi ve dalarim karanlik denilen o siyahimsi boslugun icine , uzerinde goz kapaklarimin yukunun goz bebegime verdigi o eski televizyon karincalanmalarinin goruntusuyle.
  Ve yukselirim taki aklim bana sacma diyene kadar. Cok ilginctir ki yukseldikce sadece karanlik gorurum bir de uzaklasitigim dunyanin kucuk bedeni.
 Dusunmek yoksullasir, yukseldigimi dusunmenin verdigi hissiyat mutlulasir. Derken.... soylenirim ; iste dunya bir Nokta ve bizlerde bu noktanin atomlari ,atomlarin icinde ise bizi canlilastiran diger atomlar..Derken logic bana fisildadi...ve...
 Ne kadar yukselirsen yuksel , ne kadar hissilesirsen hissiles gorebildigin gorecegin bir noktadan ibaret degildir;cunku madde olan her sey noktalar butunudur;sen ve digerleri,agaclar,evler,arabalar,atom bombalari,kitaplar,suanki enerjinin yaziya donusurken ki hali....hepiniz noktalarin butunusunuz..bunlara icerden de baksan disaridan da baksan noktadirlar...
 Peki Logic soyle bana her sey bir nokta mi?der ve gozlerimi acarim...