14 Aralık 2012 Cuma

Ezgilerin Cinselliği


                                                                
    İnsan gelir insan gider bu toprak ana üzerinden. Bazen mükemmeliyetini kazanır gider bazense bir sigara gibi yanar yanar kül olur biter,bıraktığı tek şey ise bir kaç kül parçası ve biraz da duman..ama yine de gider.
    
 Teorilerin tarihi 50 000 sene ӧncesine benim teorim ise varoluştan bugüne..O günden bugüne insan bir şey keşfetmişir ve bunun adına da müzik demiştir. Bu kelimeyi bulmak çok zor olmamıştır onlar için.Bilinen tarihte bir çok kelime de olduğu gibi ''müzik'' içinde Antik Yunan bir kelime düşünmüş ve uygulamıştı.Tanrıları Zeustan yola çıkmışlar sonra kızlarını hatırlamışlar. 
   
   O kızlar ki bilinen dünya coğrafyasının güzelliklerini ve ahenklerini kendilerine gӧrev edinmiş Mousa-Muselerdir. Bugün bize kalan isim ise bu peri kızlarından(!) müziktir.
  
    O müzik zaman olur insanı dile getirir zaman olur hayvanı konuşturur ve zaman olur cinselliğin en saf en temiz noktasını anlatır. Zaman geçer coğrafyalar keşfedilir,insanlar birbirlerini tanırlar, birbirleriyle evlenir birbirleriyle çoğalırlar.

    Bir gün gelir ve o gün bu yazının başlığı doğar. Bir müzik dervişi bir üstün insan kendisini yaşadığı Alplerden bırakır aşağı taraflara, dura dura dinlene dinlene coğrafyaların anası Anadoluyu bulana kadar ilerler. Artık tarih mükemmel insanını gӧrevlendirmiştir. Zeusun kızlarının yarı bıraktığı işi bu üstün insan tamamlayacaktır.
   
    O an yaklaşmıştır artık. Üstün insan soğuk acımasız Rusya Tundralarını geçmiş ardından Anadoluya tam da Promethusun o derin o güçlü o sisteme karşı koymasına sebebiyet veren organının bir kartal tarafından yendiği coğrafyaya, Kafkaslara varmıştır. Bir soluk da Kafkaslarda almış ancak artık dayanacak ne sabrı ne de takati kalmıştır. Tek isteği coğrafyaların Anası Anadoluya varmaktır. Elinden bir an olsun bırakmadığı meşeden yapılmış cinsel organı dudağında ise aşkı.

     Güneş doğmuştu artık bu aşıklar için. Dün uzak olan bugün yakın olmuş tam karşısında sarp yamaçların üzerinde Doğu Batıya aşkını çığırıyordu. Üstün insan artık tutamıyordu o kristalden yapılmış  gӧz yaşlarını,bir yandan meşe ağaçlı cinsel organını son kez akort ediyor onu bu gerdeğe hazırlıyor bir yandan da gӧz yaşlarını siliyordu.

    Sarp kayalıkların üzerinden bir ses yankılanmaya başlamış ve şӧyle bir ezgi çığırıyordu;

Doğdun uzaklarda bilmeden
Bazen Yaşattın Bazense Yok ettin
Bugün karşımdasın ve çıplaksın
Gel hadi otur varoluşumun üzerine...

    Üstün insanın kristal gӧz yaşları bir nehre dӧnüşmüş Sarp kayalıkların kurumuş toprağını ıslatıyor onlara can veriyor, tutulmuş dili ise artık aşkını haykırıyordu.Ve şӧyle ifade ediyordu;


Doğduğum günden beri bilirdim
Bilirken her nefesimde düşünürdüm
Bugün şu an düşünmemle buradayım
Haydi çığır tam da üzerindeyim tam da Varoluşumuzun.....

Okan Birinci


Tüm güzel düşünenlere Selam Olsun.!

































Photographed by Professor Nicholas Conard









   

4 yorum:

  1. musalar... suda gelenler.
    Dinle, bu ney neler hikâyet eder,
    ayrılıklardan nasıl şikâyet eder.
    Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryâdımdan erkek ve kadın müteessir olmakta ve inlemektedir.
    İştiyâk derdini şerhedebilmem için, ayrılık acılarıyle
    şerha şerhâ olmuş bir kalb isterim.
    anadolu davullar ülkesidir.
    oklavayam bazıyam
    ak gerdanda razıyam
    seni bana verseler
    dilenmeye razıyam
    müzik... aşığın aşkını fasığın fışkını artırır der mevlana
    kim ne görür kendin görür....
    düşünce güzeldir düşünebilenler de

    YanıtlaSil
  2. her zamanki gibisiniz Hocam..Saygilar

    YanıtlaSil
  3. Bir müzik ziyafeti sonrası okumak bu yazıyı hoş oldu. Fazla ayrıntıya girmiyorum yazarım belki.

    YanıtlaSil